18 Eylül 2014 Perşembe

10-14 EYLÜL ALADAĞLAR (EMLER ZİRVE) YAZ TIRMANIŞ ve UÇUŞU




Faaliyet raporu formatında bu sefer bir değişikliğe gidiyorum. Raporları sonuna kadar okuyabilen kişi sayısının azaldığı kanaatine vararak bu sefer teşekkürlerimi başa taşımaya karar verdim :) Çünkü içeriğin oluşmasında emeği geçen bu insanlar olmasaydı şu an bu raporu sunamıyor olacaktım...Peşinen söylüyorum klasik bir rapordan öteye uzun ve duygusal içeriğin yer aldığı bir günce olacaktır, okumaya çalışanlara başarılar... ;)

Her şeyden önce... Beni yamaç paraşütü ile tanıştıran, hayallerinin hayallerim olmasına izin veren ve bu uğurda bir sene boyunca bilgi, tecrübe, zaman, sabır ve tüm malzemelerini esirgemeden ve hiçbir karşılık beklemeden benimle paylaşan eğitmenlerim ve eski dostlarım Necdet KARA ve Öner BİÇEN 'e (ki tanıdığım en iyi yamaç paraşütü pilotlarıdır. Bu herhangi bir belge veya yarışma sonucu vardığım bir karar değildir... Uçuşa gönül veren ve yardım isteyen herkese, kendi gelişimlerini sekteye uğratacak, engelleyecek olsa bile aynı özveride destek verip zaman ayırıyor olmaları ile alakalı olarak vardığım ve inandığım bir kanıdır...)

Hayallerimi ciddiye alıp önemseyen, doğum günü olmasına rağmen zamanını bana ayırıp bu faaliyetimde (de) rehberim, partnerim, yoldaşım olan, evinin kapılarını açıp bana her türlü imkanı sağlayan manevi kardeşim Arif ÖZTÜRK 'e

Faaliyetime renk-tat-sohbet-sıcaklık katan misafirperver, güler yüzlü ve güzel insanlar Mehmet DİVİLİ, Sultan ÇETİNKAYA  ve Veli OKÇU 'ya 

Dostane sohbeti ile defalarca kendimi sorgulamama vesile olan kafamdaki soru işaretlerini farkında bile olmadan çözmemi sağlayan, günün her saati sıkıştığım her hususta gönül rahatlığıyla arayabildiğim Özgür KORKUT'a

Daha önce Emler Zirvesi yolundan iki kere döndürdüğüm Ercan ŞÖLEN 'e (bu zirvede seni asla unutamam ;) )

Bu liste böyle uzayıp gider ama...

Karşımda olmak yerine arkamda durup destek olmayı seçen aileme özellikle kardeşim GAMZE VAROL'a
                                                                                                                         TEŞEKKÜRLERİMLE...

Zirve çıkışında yeşil işaretli rota kullanılmıştır
Harita işaretlemeleri ve kullanılan görseller internet kaynaklıdır (çaldım ama nereden çaldığımı hatırlayamadığım için kaynak veremiyorum :) )



Katılımcılar
Arif ÖZTÜRK
Elif Kıvanç VAROL


Teknik malzemeler
Kask
Çeşitli hms ve karabinalar
İlkyardım çantası
1 kişilik bivak


Uçuş Malzemeleri
1 adet gömlek harness
1 adet kanat (LittleCloud - Spiruline M) (bilen bilir kanatlarıma isim veririm; VECİHİm ;))
1 adet konteynerli yedek paraşüt
1 vario, 1 kamera
2 telsiz


Uçuş kaydı linki:http://www.ypforum.com/leonardo/flight/23465

 video link: http://www.youtube.com/watch?v=OtjizX0vX1E



başlıyorum...


10 Eylül Çarşamba akşamı İzmir-Niğde 20.00 otobüsü ile yola çıktım. Otobüsün boş olması vesilesiyle oldukça konforlu bir yolculuk yapma şansım oldu. Faaliyet öncesi yakalandığım grip sebebiyle vazgeçilmez mercimek çorbam ve çayım bu seferlik faaliyet başında yerlerini aldılar...
 






       nasıl ama canınızı istettim di mi?
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 Sabah beni otogarda karşılamaya gelen Arif ile önce kahvaltıya gittik. Hafta içi olması nedeniyle Arif işlerini hallederken  bende ona eşlik etmeyi seçtim. İzmir fuarı sonrası Niğde tarım fuarını görme ve gezme şansım da oldu tabi ;)
 

Kıyamam kendime (niahahahahhaaa yaşasın kötülük)




Öğleden sonra Arif'in meşhur bağ evinde uyuduktan sonra akşam dost ziyaretine Konya-Ereğli'ye Sultan Çetinkaya'nın yanına uğradık. (bu kadar detaylı rapor yazıyorum ya korkmayın konuşmaları da dip not düşmeyeceğim :))Perşembe gecesini güzelce dinlenerek geçirdikten sonra 12 Eylül Cuma öğlen saatlerinde yola çıktık. Dönüş yolunda Bor'dan Mehmet Divili'yi alarak çekirdek kamp ekibimizi toplamış olduk. Yiyecek alış-verişimizi hep beraber yaparak kamp alanı olarak planladığımız Sokullupınar'a (ki ben oraya mabedim diyorum) geçtiğimizde saat yaklaşık 15.00 olmuştu. Çadırlarımızı kurup yemek-çay- dost muhabbetiyle oldukça keyifli vakit geçirdim. Yola çıktığımdan beri psikolojik olarak kendimi çok iyi hissetsem de gribin vermiş olduğu fiziksel kırgınlık ve bitmek bilmeyen burun akıntısı gerçekten çok sevimsiz geliyordu. Bu sebeple aklimatizasyon yürüyüşleri yapmayı canım istemedi.( rakımı sıfır olan bir şehirden grip olarak gidip 3724 metreye vücut ağırlığının dörtte birinden daha ağır bir çantayla çıkmayı planlayıp irtifa hastalığına yakalanmayacağını ümit eden masum bir dağcının hikayesi... )Ne de olsa daha geçen ay 3588 metrelik Alaca'ya sorunsuz çıkmıştım ( :) işte egonun gücü).


Arif'in gençlik sırrı bence bu bağ evi ve yanıbaşında uzayıp giden dağlar olmalı...
yok yok bu adam yaşlanmaz ;)
 








 

Ben mabedimde çookkk mutluyum...

Kamp alanında hayat oldukça güzel. İstirahat ve inziva anlarımda uzanıyorum - gökyüzüne bakıyorum, irtifada toplanıp dağılan bulutlarda gözüm. Tepelerde ki rüzgar yönünü- hızını anlamaya çalışıyorum. Edindiğim hava durumu raporları yağmur geçişleri veriyor ve kafamda deli sorular ''Acaba bi gün daha beklemeli miyim?'' Kuşlar vadi aralıklarında, yamaç önlerinde termik dönüyorlar içim gidiyor... Gece 03.00 planlanan hareket saatimiz iki kişilik bir ekibiz Arif ile Ben, Mehmet kamp alanında telsiz bağlantısında olacak acil bir durum için. Kendimi telkin ediyorum içim rahatlıyor '' Yüzyıllardır bu dağlar burada iki kez bu zirve ye çıkamadan döndüm (yaklaşık iki yıldır çıkmak için gittiğim zirvelerden dönmek zorunda kaldığım tek zirvedir kendileri) yine denerim.'' Hava kararıyor ve ben yıldızların seyrine dalıyorum bu sefer, ne güzeller ne kadar yakınlar... Bulutlanma olacak mı diye kendimi o kadar kaptırmışım ki samanyolunun yoğunluğunu bulut kümesi olarak algıladığım gerçeğini Mehmet insafsızca yüzüme vuruyor :). Uyumalı ve dinlenmeliyim artık ne olursa olsun güzel bir faaliyet olacak!!!Saat 22.00 yi bulmak üzereyken çadırıma çekiliyorum.

Tırmanışımız başlarken...
 
Zaman oldukça zor geçiyor, kendimi uyumak için hayli zorluyorum. Heyecanlıyım hem de çok. Uykuya dalmak dalmamak arasında gidip geliyorum ve nihayet Arif'in sesi... 02.30 kalkıyoruz. Gömlek harnessin çanta olabilme özelliği mevcut fakat bel ve sırt anatomimi destekleyecek özellikte değil bu nedenle tüm malzemeleri sabahtan kamp çantama yerleştirmiştim, kafamdan geçiriyorum her şey hazır. Biraz atıştırmalık ve bir bardak çay sonrası hazırız.03.15 harekete geçme vaktidir. Hava oldukça açık son dördün evresine giren ay işimizi oldukça kolaylaştırıyor sarp alanlar harici kafa lambasını açmaya pek lüzum görmüyorum. Kış faaliyetinden çıkardığım dersler var, en azından kamp malzemelerini ileri bir kampa taşımak gibi bir niyetim yok (hem günler uzun hem de hava sıcaklığı daha insaflı), gereksiz ağırlık yapacağını düşündüğüm bir kaç katman giysimi de yanıma almıyorum(!) Mola vermeden devam ediyoruz, kış tırmanışında kamp attığımız iki bölgeyi de hiç durmadan geçtik. Sıcak su termosunu ana kampta unutmuşuz soğuk su içersem öksürüğümün artmasından ve faaliyeti kesmek zorunda kalmaktan korkuyorum, naneli sakız candır diyerek hıncımı ondan çıkarıyorum. Çelikbuyduran'ın alt kısımlarında yer alan dinlenme taşına kadar hiç mola vermedik, yorulmaya başladım dinlenme taşında yatar yarım saat uyuruz diye düşünüyorduk ama aralıksız hareket gece ayazını farketmemi engellemiş. Mola verdiğimizde montumu giymeme rağmen üşüyorum, yanıma gereksiz görüp almadığım 50-100 gramlık polar için çok pişmanım, kaderim bu olsa gerek yine bivak yapmalıyım. Hipoterminin eşiğindeyim, bu kadar titreme pek normal değil ateşim çıkmış da olabilir ama önemli değil yeniden yürümeye başlayınca ısınırım hem güneşte doğmak üzere... Molayı hayalimizden kısa tutmak zorunda kalıyoruz ve Çelilbuydurana gelirken gün ışımak üzere...Çelikbuyduranda akan suyun kenarında taşların buz tuttuğunu görünce anlıyorum ki gece bayağı çetin geçmiş.


Bu yolları gide gele...
Güneşe çıkmaya bir kala :)
 
 Mola sonrası performansım düşüyor, Arif sabırla beni bekliyor. Çantamı taşıma tekliflerini geri çeviriyorum; inadım inat kanadım LittleCloud :) İnandığım bir proje bu ve hakkının vermek istiyorum, yükümü ben taşıyacağım... Duygusal olarak zorlanmaya başladığım noktada (ki bu kış faaliyetinde döndüğüm zirve eteğinde) başaramayacağımı düşünerek ağlamaya başlıyorum, iki adımda bir durma ihtiyacı hissederken Arif'in desteği, gazı ve tehditi dakikalarca devam ediyor...Yavaş yavaş devam ediyoruz ve nihayet 6,5 saat sonunda Emler Zirve deyiz (3724 metre).

Zirve defterini imzalıyoruz...

Biraz su içip kuşamımı hazırlıyorum, ne bekliyordum ki take-off mu? neyse eğimin hatrı sayılır ama şu çarşak ! bu kadar alakasız ebatlarda taş yığınları hiç hayalimde yoktu toprak zemin üzerinde yuvarlanıp duruyorlar, daha ayakta durmayı beceremiyorum kanadı nasıl tepemde durdurmayı başaracağım? Kanadı nereye sersem? Tepe rüzgarı karşılıyor mu? Ne kadar zormuş kritikleri yapmak hep böyle zor muydu yoksa ben mi korkmaya başladım? Kendim gibi düşünemiyorum, o zaman arkadaşlarım nasıl düşünürlerdi?
Necdet: Uçarsın sen bi dene...
Öner: Yusufsuz pilot yoktur...
Özgür: Biraz daha inceleyelim ama gerek yok bence...
Harun: Abi ben o yükü bi daha taşıyamam...
Sercan: Elif istemiyorsan uçma...
.
.
.
:)
Kafamda dolaşan bir deli var, yorgunum, susuz kaldım galiba aklimatize olmalıydım midem bulanıyor...Hazırlıklarım devam ederken Arif tüm bunlardan habersiz beni izliyor, neler yapması gerektiğine bakıyor. Varyometreyi açıyorum irtifayı 3506 metre gösteriyor, acaba çıkılmaktan zirve 200 metre aşındı mı diye soruyorum Arif'e, alete itimadım tam, tepeye güvenmiyorum :D
Çatışmalar bitmeyecek, denemek lazım! hazırım... Ters çekmek için pozisyon alıyorum, altımdan taşlar yuvarlanıyor (keşke azıcık kar olsaydı). Ayaklarımı o kadar güvensiz basıyorum ki geriye bir adım atmaya çalışırken yukarıda kalan diğerinin yanına kayıyor. İki üç kez denedim, ya taşa takılan ipler izin vermiyor ya da ben el- ayak koordinasyonu kuramadığım için kanada hükmedemiyorum, İPTAL,İPTAL,İPTAL...
 
Taşlar ayağımın altından kayarken, yuvarlanabilecek uzun bir eğim olduğunu düşünmeden edemiyorum
Ayaklarımı güvende hissetmeden başaramadım :(
Kayma riskini almak istemiyorum



 Biraz daha aşağıya inmeye karar veriyorum on  onbeş adım kadar sola doğru, kanadı dolduramıyorum (Vecihi'm azıcık rüzgar sever)Herkesin bir stili var düz çekeceğim arkadaş hem geri geri yuvarlanmaktansa düz çekip gideceğim yönü bilmek daha cesaret verici. Pozisyon alıyorum; son bir kere daha deneyip olmazsa bırakacağım, maceraya gerek yok-yoruldum iyice... Hem inanıyorum ki ya kanopiyi yırtacağım ya da ipleri kopartacağım böylelikle uçuş olmayacak...Ama bi de inanıyorum ki uzun zamandır hayalini kurduğum irtifa uçuşu bu gün gerçek olacak...
 
Son dediysem son denemem olur ;)
Sağdan sağdan...
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Çektim OLDU.Yehhuuuu... Uçuyorum :) Altımdan geçen Alman gurup çığlık atıyorlar selam bazında, karşılık veriyorum.


 
 
Vecihi hızlı manevra alıyor ama ben hiçbir şey istemiyorum, sadece düz uçuş söz verdim kendime... Yedigöller kamp alanına doğru uçarken 9 dakikada aldığım bu keyif tüm yorgunluğuma değer... Uçtuğum 9 dakika, kendi kamp alanımın tam ters istikametinde bu da demek oluyor ki 1,5 saat daha tırmanıp Arif ile Emler boğazında buluşmam lazım... İnişten sonra tek başıma yürümem gereken bir rota var, ayağımı dahi burkmamalıyım ve daha fazla uzamamalıyım düşünceleriyle iniş planımı yapıyorum, gayet başarılı :) Aferin kız! Kamp alanında katırcılar sıcak su ve çay ikram ediyorlar şükür ki... Huzurluyum, doğru kararlar vermenin haklı gururunu yaşıyorum ama Arif irtifada beni bekliyor şımaracak çok fazla vaktim yok.
Yedigöller kamp yeri
 
Siz olmasaydınız olmazdı...
 


Acaba sadece 'iniş başarılı tamam' mı demeliydim :)
Titremelerime rağmen hızla toplanıyorum, telsiz irtibatımız da koptu, gitmeliyim. Ama çantamla batonlarımı zirve de bırakmışım söz konusu uçuş olunca eşya kaybetmekte üstüme yoktur. :( Tamam ama bu tepe batonsuz bu harnessten bozma çantayla nasıl çıkılır? Mızmızlığım üstümde hadi başlıyorum... Tabana kuvvet!
9 dakika uçup ekstra 1,5 saat yalnız tırmanmak zorunda kalan 'Allah akıl versin' lik insan modeli :)
Arif'le buluşuyoruz, yaşadığım minneti ifade etmemin mümkünü var mı? Ben yanına dönene kadar uyumuş dinlenmiş paşam ohhh :) Biraz da ben dinleniyorum ve inişe başlıyoruz...
Emler boynunda Arif' e naz niyaz yapmak paha biçilemez ;)
 
 
 

Dönüş yolunda Çelikbuyduran suyu... Can suyu...
 
Kış faaliyetinde ki ilk kamp yerimiz, koşullar hayatı ne kadar etkiliyor...
Bu kadar adrenalin, yorgunluk, açlık ve susuzluk sonrası dikkatimin dağılması ve sonucunda bir kaza yaşamamak için yavaş yavaş dikkatli bir şekilde iniyoruz...Her şey yolunda! Tüm faaliyet 12 saat sürdü 15.15 kamp alanındayız. 12 saat efor harcamak 9 dakikalık uçuş için değer miydi diye sorarsanız cevabım kesinlikle değişmeyecek ELBETTE EVET!!! Kamp alanında kutlamalar başlasın, yanan yüzüm ve çatlamış dudaklarıma bakım zamanı, Arif Hocam manevi kardeşim iyi ki doğdun :) önce Veli'nin viski ikramı, iştahım yok hala midem bulanıyor ama çevirmek olmaz, haberi alır almaz kapmış viskiyi gelmiş... Mehmet, gülen yüzünü hiç unutmayacağım ve Veli o çorbanın tadı anlatılmaz yaşanır!!!Eğlenceli dinlenceli mutlu bir akşam, ertesi gün bağ evi keyfi ve gece bana İZMİR yolları....
 
 
 
 

2 yorum:

  1. Güzel macera olmuş. Daha uzun süreli uçuşlar. Elif.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, umarım bir daha ki sefere...

      Sil